Yağ dokusu yağ hücrelerinin (Latince, atleps, yağ) (adipo- sit) sayıca üstün okluğu özel bir bağ dokusudur. Bu hücreler tek başlarına veya küçük öbekler halinde bağ dokusu içinde bulunabilir, çoğunluğu büyük kümeler halinde, bütün vücuda yayılmış yağ dokusunu meydana getirir.
Yağ doku¬su, bir anlamda vücuttaki organların en büyüklerinden biri¬sidir. Normal ağırlıktaki erkeklerde, yağ dokusu vücut ağır¬lığının %15-20'sini, normal ağırlıktaki kadınlarda da vücut ağırlığının %20-25'ini temsil eder. Yağ dokusu vücudun en büyük enerji (trigliseritler halinde) deposudur. Enerji depolayan (glikojen olarak) diğer organlar karaciğer ve kastır. Yemek yemek aralıklı bir etkinlik olduğuna göre ve glikojen sağlanması da sınırlı olacağından, yemekler arasındaki sürelerde yedekte, büyük bir kalori deposunun bulunması şarttır. Trigliseıitlerin glikojenden daha düsiik yoğunlukta olmaları ve daha yüksek kalori değerleri¬ne sahip olmaları drigliserit değerleri için 9.3 kcal/g karbon¬hidratlar için 4.1 kcal/g), yağ dokusuna çok hızlı ve verimli olarak çalışan bir depo olmasını sağlar. Devamlı olarak çevrilir ve gerek sinirsel gerekse hormonsal uyarılara hassastır. Deri altı yağ dokusu tabakaları vücut yüzeylerinin .şekillen¬mesine yardım eder, oysa taban ve avuç içlerinde başta olmak üzere, sarsıntı emici, yumuşak, koruyucu tabakalar halinde yerleşmişlerdir. Yağ zayıf bir ısı iletkeni olduğu için, vücudun ısı yalıtımına katkısı vardır. Yağ dokusu diğer do-kular arasındaki boşlukları doldurur ve bazı organların yerlerinde kalmalarını sağlar. Kısa bir süre önce, yağ dokusunun uzaktaki organları etkileyen, kanla taşındığı tahmin edilen çeşitli tip molekülleri salgıladığı görülmüştür. Bilinen farklı yerleşim, yapı, renk ve patolojik nitelik gösteren, iki tip yağ dokusu vardır. Sarı yağ dokusu (yaygın veya üniloküler yağ doku) (tek boşluğu olan hücrelerden yapılı yağ dokusu), tamamen geliştiklerinde, sitoplazmalarının ortasında, büyük, sarı bir yağ damlası içeren hücrelerden yapılmıştır. Kahverengi yağ dokusu (veya multiloküler yağ doku) çok sayıda yağ damlası ve bol miktarda kahverengi mitokondri içeren hücrelerden yapılmıştır. İ ler iki tip yağ dokusu da zengin kan dolaşımına sahiptir.
SARI YAĞ DOKUSU
Sarı yağ dokusunun rengi, genellikle hücrelerin yağ damla-cıklarında çözünen karotenoidleıin varlığına bağlı olarak, beyazdan koyu sarıya kadar değişebilir. Yetişkinlerde görülen yağ dokusunun hemen hemen hepsi bu türdendir. İn¬sanda gözkapaklaıının, penisin, skrotumuıı ve kulak meme¬si hariç kulak kepçesinin dışında vücudun her yerinde bu¬lunur. Yaş ve cinsiyet yağ dokusunun dağılımını ve yoğun¬luğunu belirleyicidir. Yeni doğan bebek vücudundaki sarı yağ dokusu aynı kalınlıktadır. Bebek geliştikçe, bu yağ dokusu vücudun bazı bölgelerinde kaybolmaya ve diğer bölgelerinde de artmama eğilimi göstermeye başlar. Cinsiyet hormonları ve adreno- kortikal hormonlar vücuttaki yağ dağılımını kısmen ayarla¬yarak erkek ve dişi vücut hatlarının oluşmasından büyük öl¬çüde sorumludurlar. Üniloküler yağ hücreleri tek baslarına iken küre şeklin¬dedir ancak, yağ dokusu içinde sıkı sıkıya bir araya gelmiş çok yüzlü halde görülürler. Her hücrenin çapı 50-150 [.im arasındadır. Alışılmış histolojik uygulamalarda kullanılan alkol ve tolüeıı lipit damlacıklarını ortadan kaldırır. Bu tür hazırlanan kesitlerde yağ hücreleri ince siloplazmadan oluşan bir yüzüğün lipit damlacığı eritildikten sonra geride ka¬lan boşluğunu sarmış gibi görülürler.
Bu nedenle hücrele¬rin çekirdekleri yassı ve merkez dışındadır (Sekil 6-1). De¬polanmış trigliseritler (nötral yağlar) ortadan kaldırıldıktan sonra geride kalan sitoplazma kopup çökebilir. Bu olay yağ dokusunun gerçek yapısını bozar. Sitoplazmanın en kalın kısmı nüveyi sarar ayrıca Golgi kompleksini, mitokondrileri, az gelişmiş graniillü endoplaz- ma retikulum sisternalarını ve serbest poliribozomları içerir. Lipit damlacığını saran sitoplazmada düz endoplazma reti¬kulum sisternaları ve çok sayıda pinositotik vezikiil vardır, i ler yağ hücresinde ışık mikroskobu ile görülen bir büyük lipit damlacığına İlave olarak çok küçük lipit damlacıkkırı- nında varlığı elektron mikroskobu çalışmaları ile ortaya kon¬muştur. Küçük lipit damlacıklarının etrafında zar yoktur fa¬kat, bolca vimentin ara (¡Limanlar ile çevrelenmişlerdir. Her yağ hücresinin etrafında bazal lamina vardır. Sarı yağ dokusu zengin kan yatağı ve sinirleri içeren bir bağ dokusu ile tam olmayan bölülümlere ayrılmıştır. Her yağ hücresi ağ yapmış ince retikiiler lifler tarafından desteklen¬miştir ve birbirlerine bağlanmıştır. Kesitlerde kan damarları her zaman belirgin olmamasına rağmen, yağ dokusu bolca damarlanmıştır. Eğer yağ hücre¬lerinin sitoplazmahırı dikkate alınacak olursa, yağ dokusun¬da kan hacminin sitoplazmaya olan oranı çizgili kasınkinden fazladır. Lipitlerin Depolanması ve Serbestleşmesi Sarı yağ dokusu organizma için büyük bir enerji deposudur. Yağ hücrelerinde depolanan başlıca lipit trigliseritler, yani yağ asitlerinin ve gliseroliin esterleridir. Bu hücrelerin depo¬ladıkları yağ asitlerinin kaynağı besinle alınan yağların “silo- Şekil 6-1. Bir genç memelinin sarı yağ dokusunun mikros¬kop fotoğrafı. Oklar yağ hücrelerinin hücre zarına sıkıştırıl¬mış nüvelerini gösteriyor. Çoğu hücre sitoplazmasında tek bir yağ damlacığı olmasına karşın bazı hücrelerde (yıldız işareti) farklılaşmanın henüz tamamlanmamış olduğunu gösteren küçük yağ damlacıklarına dikkat edin. Pararoza- nilin—toluidin mavi (PT) boyası. Orta Büyütme. mikron” trigliseritler halinde yağ hücrelerine taşınması, kara¬ciğerde sentezlenip çok düşük yoğunluktaki lipoprotein- ler(ÇDYL) olarak yağ dokusuna getirilmeleri ve yağ hücre¬leri içinde glikozdan serbest yağ asitleri ve gliserol sentezi¬nin yapılması ile gerçekleştirilir. Şİlomikronlar (Yunanca, chylos, özsu, + micros, kü¬çük) bağırsak epitel hücrelerinde yapılan çapları 3 pm kadar olabilen ve kan ile mezenterik lenf sıvılarında taşınan parça¬cıklardır. Merkezlerinde trigliseritlerden ve az miktarda ko¬lesterol eslerlerinden oluşmuş bir öz, etrafında dengeleyici tek tabakalı apolipoproteinler, kolesterol ve fosfolipitlerden ibarettir.
ÇDYL yüzey tabakalarındaki lipit şilomikronlarınki- ne göre daha fazladır çünkü, bunlar daha küçüktürler, yü¬zeylerinde farklı apolipoproteiler vardır ve trigliseritlere na¬zaran daha fazla kolesterol esterleri vardır. Şaylomikronlar ve ÇDYL yağ dokusu hücrelerince yapılan lipoprotein lipaz enzimi ile yağ dokusunun kapilerlerinin iç yüzeylerinde hid¬rolize olurlar. Serbest yağ asitleri henüz anlaşılmamış bir yol¬la yağ hücrelerine girer. Bu işle gerek aktif taşımacılık gerek¬se serbest difüzyon ilgilidir. Belki de yağ hücrelerinin yüzey¬lerinde görülen çok sayıdaki pinositoz veziküllerinin bu işle hiç ilgileri yoktur. Yağ asitleri endotelden yağ hücrelerine doğru aşağıda sıralanan tabakaları geçerler: (1) Kapiler en- dotel hücresi (2) Kapiler bazal laminası (3) Bağ dokusu te¬mel maddesi (bağ dokusu matrisi) (4) Yağ hücresinin bazal laminası ve (5) Yağ hücresinin zarı. Yağ asitlerinin sitoplaz- mayı aşarak lipit damlacığı içine geçişleri net olarak anlaşıl¬mamıştır fakat bazı özel taşıyıcı proteinler aracılığıyla olabi¬lir (Şekil 6-2). Yağ asitleri yağ hücresi içinde glikoz metabo¬lizmasının bir ara ürünü olan gliserol fosfat ile birleşerek trigliseriı moleküllerini meydana getirirler. Bunlar sonradan trigliserit damlacığı içine yığılırlar. Mitokondriler ve düz en- doplazma retikulumu lipit alımı ve depolanması sırasında aktif olan hücre organelleridir. Yağ hücreleri insülinîn hızlandırdığı bir süreçle glikoz¬dan yağ asitlerinin sentezini yapabilirler. İnsülin ayrıca gli¬kozun yağ hücreleri içine alınışını ve lipoprotein lipaz sen¬tezini de hızlandırır.
KAHVERENGİ (MÜLTİLOKÜLER) YAĞ DOKUSU
Mültiloküler yağ dokusuna çok sayıda kan kapilerleri ve renkli sitokromları olan bolca mitokondri içermesi nedeniy¬le kahverengi yağ dokusu da denir. Kahverengi yağ doku¬su vücudun her yerinde bulunan sarı yağ dokusuna oranla daha sınırlı dağılım gösterir (kış uykusuna yatan hayvanlar¬da daha çok bulunduğundan bir zamanlar "kış uykusuna yatıran bez” olarak da adlandırılmaktaydı). Sıçanlarda ve diğer birkaç memelide genellikle omuz et¬rafında bulunur. İnsan embriyosunda ve yeni doğan bebek¬lerde birkaç yerde rastlanan bu doku doğum sonrasında bu bölgelerde kalır (Şekil 6-4). İnsanlarda çoğunlukla doğum sonrasındaki ilk aylarda ısı oluşturarak yeni doğan bebeği soğuğa karşı koruduğu için önem kazanır. Yetişkin çağa doğru büyük bölümü giderek azalır. Sarı yağ dokusu hücrelerine oranla, kahverengi yağ do¬kusunun hücreleri çok kenarlı ve küçüktür. Sitoplazmaların- da çok miktarda ve çeşitli boyutlarda lipit damlacığı (Şekil 6- 5 ve 6-6), yuvarlak, merkezde yerleşmiş çekirdek ve bol¬ca uzun kristali mitokondri vardır.
Kahverengi yağ dokusu, kan kapilerlerinin eşlik ettiği hücrelerinin büyük ölçüde epiteli andıracak tarzda sıkıca bir Kahverengi yağ dokusu Şekil 6-3. Yağ hücrelerinin gelişimi. Farklılaşmamış me-zenkim hücreleri yağ depolayan lipoblastlara dönüşerek gelişmiş yağ dokusu hücrelerini açığa çıkarır. Vücut tara-fından çok miktarda lipit seferber edildiğinde, yetişkin yağ hücreleri lipoblast haline geri dönerler. Farklılaşmamış me¬zenkim hücreleri fibroblastların da dahil olduğu çeşitli hüc¬releri oluşturur. Burada gösterilen yetişkin yağ hücresi gös¬terilen diğer hücrelere nazaran daha büyüktür. araya gelerek kitleler oluşturduğu bir endokrin bez gibidir. Bu yağ dokusu sarı yağ dokusuna göre bağ dokusu ile da¬ha belirgin bölmelere ayrılmıştır. Sempatik sinir sistemi bu dokunun hücrelerini sarmıştır. Kahverengi Yağ Dokusu Hücrelerinin Görevi Kahverengi yağ dokusu hücrelerinin ana görevi ^ ısı meydana getirmektir. Bu dokunun fizyolojisi en İyi kış uykusuna yatan hayvanlarda anlaşılmış¬tır. Soğuk ortamla karşı karşıya kalan kış uykusundan çık¬mak üzere olan hayvanlarda veya yeni doğan memelilerde (insan dahil) norepinefrin sinir uyarıları ile dokunun içine salıverilir. Bu sinirsel uyan taşıyıcı, hücredeki hormona du¬yarlı lipazı harekete geçirerek trigliseritlerin yağ asitlerine ve gliseıole hidrolize olmalarını sağlar. Serbest kalan yağ asitle¬ri metabolize olurken oksijen tüketimi de artarak kahveren¬gi yağ dokusunun sıcaklığını yükseltir böylece doku içinden geçen kan ısınmaya başlar. Isı üretimi artar çünkü, bu doku-nun hücrelerindeki mitokondriyumların iç zarlarında ter- mojenin adı verilen zarı geçen bir protein vardır.
Yorumlar
Yorum Gönder